Ana sayfa > Tedavi Yöntemleri > Fitoterapi
Bu sayfa sadece bilgi vermek içindir.
Dilimize “Bitkisel Tedavi” diye çevirebileceğimiz Fitoterapi, insanlık tarihi kadar eski bir bilimdir. Çünkü varlığı, birebir insanın varlığıyla bağlantılıdır. Aynı şekilde hastalıklar da insanın yeryüzündeki macerasıyla birlikte ortaya çıkmış ve insanlar bu hastalıklara çare bulmak amacıyla en önce doğaya koşmuşlardır.
Bitkilerle tedavi, günümüzde de modasını yitirmeyen aksine giderek daha rağbet gören bir bilimdir. Uzak geçmişin doğal reçetelerinin halen birçok hastalığa çare olması, özellikle uzmanlarca hazırlanan sentetik ilaçların bir takım yan etkilerinin ortaya çıkması, bu bilime olan ilginin artarak devam etmesinin başlıca nedenlerindendir.
Bitkilerle Tedavi ya da Bitki Bilimi, herkesin kolayca öğrenebileceği ve reçeteler yazabileceği bir bilim değildir. Nasıl ki günümüzde Eczacılık mesleğini yapabilmek için senelerce Farmakognozi okuyarak ve belli süreler staj yaparak bir disiplinden geçiliyorsa, bu bilimde de aynı şekilde bir disiplinden geçmek şarttır. Çünkü sonuçları itibariyle büyük sorumluluk isteyen bir bilimdir. Çok iyi bilinen bir adaçayının bile 80 değişik çeşidi doğada yetişmektedir. Adaçayı gibi çok iyi bildiğimiz ve her zaman kullandığımız yüzlerce değişik bitkinin faydalı ve/veya zehirli türleri de doğada yetişmektedir. Ne yazık ki uzman kişiler bile zaman zaman bitkiyi çıplak gözle baktığında bitkinin toksik olup olmadığını ayırt edememekte ve laboratuar ortamında tanımlamaktadırlar. Günümüzde Farmakognozi (Bitki Bilimi) ve Fitoterapi (Bitkisel Tedavi), Eczacılık okullarında da ders olarak okutulmaktadır ve bu bilimle ilgilenmek isteyeceklerin geçeceği disiplin, bu okullarda yeteri kadar verilmektedir.
Şifalı Bitkiler Hakkında Temel Bilgiler
Bir bitkinin çeşitli bölümleri birbirine benzemeyen çeşitli etken maddeler içerir. Şifalı bitkilerle tedavi alanında bu bölümler, bitkisel droglar olarak tanımlanır. En çok kullanılan kısım, glikozitler ve alkaloitler içeren yapraklardır. Kök ve yapraklar arasında taşıma görevi üstlenen bir yol olarak da tanımlanabilecek saplar ise genellikle kullanılmaz, ama bu kural bazı bitkilerde değişebilir. Örnek Kiraz Meyve sapı. Yani bazı bitkilerin sapları da etken madde içerebilir. Aynı biçimde, bazı ağaçların kabukları da etken madde açısından zengindir. Örnek söğüt ağacı kabuğu. Yeraltındaki adeta depo görevi üstlenen sürgünler, biçimlerine göre, köksap, yumru, kök veya soğan adları ile tanımlanır. Kökler, topraktan emdikleri su ve madensel tuzları yapraklara gönderirler. Genellikle şeker, bazen vitaminler ve alkaloitler depolarlar. Çiçek ve meyve, bitkinin soyunun devamının sağlanması görevini üstlenmişlerdir. Genellikle içerdikleri etkin maddeler nedeniyle, şifalı bitkilerle tedavi alanında önemli yere sahiptirler. Toplanmayan çiçek, meyve oluşturur. Bitki tohumu, bitkinin gelişme aşamasında gerekli olan etken maddelerin özünü içeren bir depodur. Çiçeksiz bodur bitkiler ise, çiçek tozu (polen) benzeri, sarımsı tozlar üretirler.
Bitkilerin İçerdiği Etken Maddeler
Bitkiler, topraktan emdikleri cevherleri kendi metabolizmalarında, insan bedeninin özümleyebileceği bileşimlere dönüştürürler: Örneğin, temel besin maddelerinden, karbonhidratlar, proteinler, yağlar, vitaminler ve mineraller. Bitki metabolizmasında oluşan öteki değerli bileşimler ise, tedavi amacıyla kullanılan etken maddelerdir: Örneğin, eterli uçucu yağlar (esanslar), alkaloitler, tanenler ve acı maddeler. Bunlar, savunma gücünü arttırarak, organların işlevlerini destekleyerek veya iyileşmeyi hızlandırarak, organizmamızdaki belirli dokulara, organlara ve işlevlere olumlu etkiler yaparlar. Bu maddelerden bazıları, kendilerini bünyesinde oluşturan bitkinin varlığını sürdürebilmesi için de önemli görevler üstlenirler. Bitkiler ayrıca, içerdikleri ana etken maddelerin insan bedeni tarafından özümlenmesini hızlandırıcı veya yavaşlatıcı özellikler içeren pek çok sayıda, dengeleyici ve yönlendirici ikincil maddeler de içerirler. Bu tür ikincil etken maddelerin, bir bitkinin iyileştirici özelliğini ne ölçüde etkileyebildiği, ancak bitkinin ana etken maddesi izole edildiğinde anlaşılabilir. Yani, yönlendirici ve dengeleyici maddelerden ayrıştırılarak kullanılan ana etken maddenin etkileyiş biçiminde önemli farklar görülebilir. Bazen etkisiz kalır veya etkisi artar ve bitkide hiç bilinmeyen yan etkiler ortaya çıkabilir. Bitkilerde, birbirlerini dengeleyen, güçlendiren, yönlendiren ve içlerindeki bazı zararlı maddelerin gücünü azaltabilen, pek çok sayıda ana etken madde ve ikincil maddeler vardır. İşte bu nedenle, bir bitkinin özgül etkisi, içerdiği tüm maddelerin bileşiminin oluşturduğu bir genel etkidir. Bitkinin yalnızca 1-2 ana etken maddesinin ayrıştırılarak elde edilen preparatların etkinliği, bitki çaylarının iyileştirici etkinlikleri gibi yeterli olmayabilir. Ayrıca iyileştirici etkiyi içeren etken maddeler, bitkinin tüm organlarında eşit oranda bulunmazlar. Konsantrasyon, bazen kökte ve kabukta, bazen de bitkinin tümünde veya yapraklarında, çiçeklerinde, tohumlarında veya meyvelerinde de bulunabilir. Birde, bitkilerin etken madde içerikleri, o bitkinin bulunduğu bölgeye ve kendisini besleyen toprağın niteliklerine göre de değişiklikler gösterebilir. Öteki etkenler ise, mevsimler, hava şartları ve güneşin durumudur. Bu faktörlerin etkisi, bitkinin cinsine ve organlarına göre değişiklikler gösterir.
YASAL UYARI: Bu sayfanın içerikleri ziyaretçilerini bilgilendirme amaçlı kurulmuş olup, sağlıkla ilgili konularda tıbbi teşhis, tedavi ve reçete bilgisi taşımaz. Sayfa sağlıkla ilgili yer verdiği tüm konularda öncelikle en doğru bilginin hastayı muayene eden doktorundan öğrenebileceğini savunur. Sayfada konu olarak geçen tüm yöntemler kamuoyuna bilgi vermek amaçlı paylaşılmış olup, bu bilgilerin yanlış anlaşılması veya kullanılmasından doğabilecek mağduriyetlerden bu sayfa sorumlu tutulamaz. Paylaşılan bilgilerin ilgilisi tarafından kullanılması Dr. Zafer YILMAZ ile hasta - doktor ilişkisini doğurmaz. Tüm sayfa ziyaretçileri yasal uyarıyı kabul etmiş sayılır.